Osmanlı Ne Zaman Tamamen Sona Erdi? Bir İmparatorluğun Çöküşünü Tartışmak
Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun ne zaman geldiği sorusu, tarihin derinliklerinde kaybolmuş bir bilinmezlik gibi duruyor. Bazıları 1922’yi, yani son padişah VI. Mehmet’in tahttan feragat ettiği günü işaret ederken, bir diğer grup için bu son, 1. Dünya Savaşı sonrası, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi ile başlamıştır. Ancak gerçek şu ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü yalnızca bir günün ya da bir antlaşmanın sonucu değildi. Bu çöküş, asırlık bir sürecin, bir dizi stratejik hata ve içsel çürümüşlüğün sonucuydu.
Peki, Osmanlı gerçekten “sona erdi” mi, yoksa bir noktada kendi sonunu mu seçti? İşte bu noktada, tarihsel olarak güçlü bir argüman ortaya koymak, bir imparatorluğun kaderini değiştiren zayıf yönlerini eleştirmek gerekiyor. Kısacası, Osmanlı’nın sonu, saltanatın son bulmasından çok, imparatorluğun içindeki zaafların büyümesiyle ortaya çıkan kaçınılmaz bir sonucu mu temsil ediyor?
Osmanlı’nın Çöküşü: Bir Süreç, Bir An Değil
Osmanlı’nın sona erdiği günü tartışırken, çoğu insan 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni düşünür. Ancak bu düşünce, imparatorluğun sonlanmasını salt bir “politik” olay olarak görür. Halbuki imparatorluğun çöküşü çok daha derin bir sorunun parçasıdır. Osmanlı, asırlardır süren bir gerileme, bir güç kaybı, ve nihayetinde bir içsel bozulma süreci içinde kayboldu.
XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın düşüşe geçtiğini görmek zor değildir. Askeri yenilgiler, toprak kayıpları ve içki yasağından tutun da, imparatorluğun dış borçlarına kadar birçok faktör etkili oldu. Ancak, tüm bu zayıflıkların üzerine eklenen bir şey vardı: Yönetimsel dağılma. Osmanlı padişahları, zamanla siyasi kararlarını daha çok saray entrikalarına, bürokratik kararsızlıklara ve hatta kişisel egolara göre almaya başladılar. Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi yapısı zayıfladı ve halkın güvenini kaybetmeye başladı.
1918: Bir Son mu, Yoksa Başlangıç mı?
Mondros Mütarekesi, çoğu kişi için Osmanlı’nın sonu gibi görülür. 30 Ekim 1918’de imzalanan bu antlaşma ile Osmanlı’nın fiilen savaşın dışında kalması, sonrasında ise işgallerin başlaması, imparatorluğun çöküşünün sembolüdür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, Osmanlı’nın zaten çöküşün kıyısında olmasıdır. Mondros, Osmanlı’nın ölüm çığlığıydı; ama ölümü çoktan başlamıştı.
O dönemde Osmanlı’nın orduyu kontrol etme gücü kalmamıştı. Yabancı devletlerin işgal ettiği topraklarda, halkın yaşamını sürdürebilmesi için bir dayanak noktası kalmamıştı. Herkes, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor ve devletin artık resmi bir gücü yoktu. Bu dönemde halkın beklentisi, aslında bu sistemin sona ermesiydi; çünkü Osmanlı artık bir yapı olmaktan çok, çürüyen bir çerçeveye dönüşmüştü.
1922: Bir Tahtın Sonu
Bazıları Osmanlı’nın tam anlamıyla sona erdiği günü 1922’de VI. Mehmet’in tahtı terk ettiği an olarak kabul eder. Ancak bu, sadece padişahın sonunu işaret etmekle kalmaz, aynı zamanda imparatorluğun simgesel anlamda sona erdiğini gösterir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta da, halkın bu sonu ne kadar beklediğidir.
Birçok Osmanlı vatandaşı, kurtuluşu bir yeni düzende arıyordu. 1919’daki Kurtuluş Savaşı, halkın artık “Osmanlı’dan sonrasına” odaklandığını gösteren ilk sinyalleri vermişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde, halk bir araya gelerek Cumhuriyet’in temellerini atmıştı. Bu dönemde, Osmanlı’nın sonu, yalnızca eski yönetim yapısının terk edilmesiyle değil, aynı zamanda halkın yeni bir kimlik arayışına girmesiyle anlam kazandı.
Osmanlı’nın Gerçekten Sona Erdiği An: Toplumun Kendisindeki Değişim
Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiği tarih aslında ne bir antlaşma, ne de bir padişahın tahtan feragat etmesiyle belirlenir. Osmanlı’nın sonu, toplumsal yapısındaki değişimle başlar. Halkın, yöneticilerinden ve eski düzeninden beklediği ne varsa, 1923 Cumhuriyet’ine kadar o beklentiler şekillendi.
Osmanlı’nın düşüşünü, salt bir “devletin çöküşü” olarak görmek yanlıştır. Bir toplumun, bir milletin, kendini yeniden tanımlaması süreciydi bu. Osmanlı’nın sona erdiği gün, aslında halkın eski iktidar yapılarına olan inancını kaybettiği ve yeni bir yaşam biçimi arayışına girdiği gündü.
Osmanlı Sonrası: Sadece Bir Geçiş Süreci mi?
Sonuçta, Osmanlı’nın “tam anlamıyla sona erdiği” an tartışılabilir bir konu olsa da, bence esas sorulması gereken, Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu tarihi mirasa ne kadar yenilik getirdiği ve halkı ne kadar dönüştürebildiğidir. Osmanlı’dan gerçekten bir şeyler öğrenildi mi? Ya da eski yapıyı, bilinçli olarak devirmek, sadece bir “yıkım” mıydı?
İmparatorluğun sona erdiği gün, belki de sadece bir başlangıcı işaret ediyordu. O zaman, Osmanlı ne zaman sona erdi? Bu soru hala geçerli.